Feminizm 101 | Bölüm 2

Feminizmin Dalgaları, Etkileri, Bugüne Yansımaları

Feminizmin İlk Dalgası

19. yüzyılda kadın hareketlerinin ilk dalgası yaşanmıştır. Erkeklerle eş politik haklara sahip olma, yapılan aynı iş için aynı ücret alma ve kadınların da üniversiteye giderek her işte çalışma olanağına sahip olma istekleri, hareketin ses getirmesine sebep olan temel taleplerdendi.

Feminist akım, 19. yüzyılın sonuna kadar, gitgide yayılarak birçok ülkeyi etkilemiştir. İlk olarak 1893 yılında Yeni Zelanda’nın kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanımasıyla başlayan kadın haklarının yaygınlaşması süreci, asıl olarak 20. yüzyılda gerçekleşmiştir. Birçok ülke, I. Dünya Savaşı’nın bitiminde, savaş süresince kadınların ülkeye olan katkılarını ödüllendirmek amacıyla kadınlara bu hakları tanımıştır. Ne yazık ki  birçok ülkenin erkeklere tanıdığı hakları kadınlar için de geçerli kılması için I. Dünya Savaşı gibi ekstrem bir olay gerekmiştir.

 

Feminizmin İkinci Dalgası

20. yüzyılın ilk 20 yılında etkin olan feminizmin ilk dalgası, 1929 ekonomik krizi ile birlikte iş sıkıntısının patlak göstermesi ve kadınların işten çıkarılan ilk grup olması ile etkinliğini yitirmişti. Öte yandan, Faşizm etkisi altındaki Almanya’da da kadınların üniversite eğitimlerine ve iş hayatlarına tekrar kısıtlamalar getirilmişti. II. Dünya Savaşı ile birlikte erkeklerin büyük bir çoğunluğu cepheye gidince, kadınlar fabrikalarda çalışmaya başlamıştı. 

Savaşın bitiminde toplumsal cinsiyet normlarına indirgenmiş kadınlar, ‘kadınlık, eş ve annelik’ görevlerine geri dönmek durumunda kalmışlardı.Tüm bu sebepler, kadın hareketlerinin durgunlaşmasına ve 1960 yılında ikinci dalganın başlamasına sebep olmuştur. İkinci dalgayla birlikte, erkek egemen toplum üzerine daha bilimsel ve kurumsal feminist çalışmaların oluşturulması, feminist felsefenin ortaya çıkmasına ve gelişmesine katkı sağlamıştır. 

 

Feminizm Sayesinde Elde Edilen Haklar

Haziran 1993’te Viyana’da gerçekleşen Dünya İnsan Hakları Konferansı, Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinde ilk kez kadınlar için insan hakları kavramının tartışıldığı yerdir. Bu nedenle kadın hareketi için oldukça önemlidir. Kadının İnsan Hakları kampanyası ile “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının, evrensel insan haklarıyla ayrılmaz, bölünmez ve vazgeçilmez” olduğu kararı kabul edilmiştir. Bu kararla birlikte aynı yılın Aralık ayında, kadına şiddete karşı ilk insan hakları belgesi BM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. 1994 yılında ise BM İnsan Hakları Komisyonu’nda sadece kadın hakları özelinde çalışmalar yapacak bir pozisyon oluşturulmuştur.

Uluslararası kadın hareketinin ses getirmesi ve yayılması sayesinde BM kararları ve uluslararası sözleşmelerde aile içi şiddet, toplu tecavüzler, kadının beden bütünlüğüne yönelik hak ihlalleri ve doğurganlık haklarının ihlali, insan haklarına yapılan saldırılar olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. 

Çeşitli Formlarıyla Feminizm

Cinsiyet, cinsiyet farklılıkları, cinsellik gibi kavramları ele alış ve tanımlayış şekillerinin değişmesiyle feminizm ideolojisinin birçok alt türü oluşmuştur. Eşitlikçi formlar, kadın merkezli formlar, baskının sebebini ataerkil yapıya bağlayanlarlar, baskının sebebini kapitalizme bağlayanlar, ayrımcı yapıdakiler gibi birçok çeşidi vardır.

 

Yakın Geçmişte ve Günümüzde Feminizmin Etkisi

20. yüzyıl boyunca Latin Amerika, Kanada, Avustralya, Afrika ve Asya’nın bazı kısımlarında kadınlar, hukuki ve sosyal alanlarda hak eşitlikleri elde etmişlerdir. Birçok ülkede oy, eğitim, eşit ücret elde etme, boşanma, zarar veren babadan çocukları uzak tutma, güvenli kürtaj hakkını elde etme, zarar veren erkeklerden kendilerini uzak tutma gibi haklar yürürlüğe konmuştur. Öte yandan, ekonomik düzende kadınlar hala erkeklerle eşitliği yakalayabilmiş değildir. Bazı ülkelerde ise çok eşlilik hala yasaldır ve kadınların giyimlerinde, araba kullanma ve çalışma haklarında, izin günlerinde ve hukuki alanlardaki söz haklarında da kısıtlamalar bulunmaktadır.

 

 Feminizm ve Erkekler

Erkekler, 1996 yılında Kanada’da gerçekleştirilen feminizm konferansına kadar feminist harekette yer alamamıştır. Feminizm, kadın merkezli bir ideoloji olduğu için, başlarda tüm belirleyicilerin kadınlar olması gerektiği düşünülmekteydi.  Ayrıca biyolojik ve sosyokültürel anlamda, erkeklerin kadın olmanın ne demek olduğunu anlayamayacaklarına inanıldığı için, ataerkil yapıyı desteklemekten de vazgeçemeyeceklerine inanılıyordu. Ancak, toplumsal cinsiyet eşitliği doğrultusunda mücadele eden birçok erkeğin varlığı, bu görüşün zaman içerisinde değişmesine katkıda bulunmuştur.

 
 
 


Previous
Previous

Feminizm 101 | Bölüm 1

Next
Next

Öz Şefkat