Feminizm 101 | Bölüm 1
Giriş, Temal Kavramlar, Biraz Tarihçe
Feminizm Nedir?
Kadınların haklarının korunması amacıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik ideolojilerle başlamış, toplumsal hareketlere ve kitle örgütlerine feminizm denir. Kadınların olduğu her alana değinen feminizm, bu nedenle geniş bir yelpazeye sahiptir: Eğitim ve iş olanaklarında eşit haklara sahip olmayı, yasal kürtaj hakkını, kadın sağlığını, taciz ve tecavüzün engellenmesini, lezbiyen haklarını ve benzeri birçok konuyu kapsar. Günümüzde feminizm, yalnızca kadınlık-erkeklik ikiliği üzerinden bir eşitliği değil, tüm bireylerin hakkını savunan bir eşitlik anlayışını temsil etmektedir. Bu nedenle hem LGBTQ, hem de feminizm hareketi, ataerkilliğe karşı benzer mücadeleler sürdürürler. Her iki hareket de ideolojilerinin ayrılmaz bir amacı olarak, cinsel özgürlüğü benimser. Her ne kadar kimi noktalarda yorumları ayrılsa da söz konusu “cinsel özgürlük” tanımı, LGBTQ bireylerin ve kadınların nesneleştirilmeden ve belli bir etikete tabii tutulmadan yaşama hakkı elde edebilmeleri üzerinden yapılmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Farkı Nedir?
“Toplumsal cinsiyet” kavramı 1970’lerde ortaya çıktığında ikili cinsiyet anlayışının ve farklarının sorgulanmasını öngörüyordu. Zaman içerisinde biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet arasındaki ayrıma dikkat çekilmesiyle birlikte, eşitlik ideali toplumsal cinsiyet kavramının bir parçası oldu ve ayrımcılık karşıtlığını savunmak için kullanılmaya başlandı.
Eşitlik Kavramı
Feminizm ideolojisini daha iyi anlayabilmek için eşitlik kavramına değinmek gerekir. “Aynı seviyede olma durumu” ifadesinden anlaşılan, toplumsal gruplar arasındaki yaşam koşulları farklılığının ortadan kaldırılmasıdır. “Eşit muamele” ifadesi ise, yaşam koşullarından olumsuz yönde etkilenen tarafların yaşam alanlarında eşitlenmesi durumudur. Biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet yüzünden yapılan ayrımın ortadan kaldırılmasını, eşit ekonomik, sosyal ve politik haklara erişilmesini hedefler. Yani kadın ve erkek eşitliği, yalnızca ikili cinsiyet kavramına odaklanmak yerine, biyolojik ve sosyal farklılıkların da ayrıntılı olarak incelenmesini önemser.
Feminizmin Kökeni
Aydınlanma döneminde kadının eğitim hakkının savunulmasıyla, feminizm ideolojisinin tohumları atılmıştır. İngiliz yazar Mary Wollstonescraft’ın 1792 yılında kaleme aldığı A Vindication of the Right of Women (Kadın Haklarının Müdafaası), bu fikri savunan ilk feminist çalışmalar arasında yer alır.
Temel hakların ataerkil gelenekler sebebiyle başlarda sadece erkeklere tanınmasına karşı çıkan Olympe de Gouges, 1793 yılında “Eğer kadının idam sehpasına mahkum olma hakkı varsa, tribünden izleme hakkına da sahip olmalıdır” sözü ile eğitim ve ekonomik hakları da kapsayan temel hakların kadınlar için de geçerli olmasını talep etmiştir.
19. yüzyılda kadınların, özellikle eğitim, iş ve hukuki alanlarda sahip oldukları söz hakkının adaletsiz olduğu inançları pekiştikçe, feminizm organize bir hareket halini almıştır. Yüzyılın reformist yaklaşımından ilham bulan feminizm, 1837 yılında Fransız filozof ve ütopik sosyalist Charles Fourier tarafından kavramlaştırılmıştır. Fourier, çalışmalarında, fakirliği toplumun en büyük problemi olarak tanımlamıştır. Kadın haklarının genişletilerek kadınların çalışma hayatına atılmasının tüm toplumun ilerlemesinde önemli bir rol oynayacağını savunmuştur.
1848 yılında ilk kadın hakları toplantısı New York’ta gerçekleşmiştir. 1869 yılında yayınladığı kitabı The Subjection of Women (Kadınların Köleleştirilmesi) ile Fourier’i destekleyen John Stuart Mill, bir cinsiyetin başka bir cinsiyete hakimiyetinin tamamen yanlış ve toplumun gelişmesine engel olduğunu savunmuştur.
Kaynakça
https://www.history.com/topics/womens-history/feminism-womens-history
http://www.gender.cawater-info.net/knowledge_base/rubricator/feminism_e.htm
https://plato.stanford.edu/entries/feminism-femhist/
http://siddetsizlikmerkezi.org/kavramlar/toplumsal-cinsiyet/
https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyg.2019.00011/full