Antik Kültürlerde Menstrüasyon
Çağlar ve kültürler boyunca, menstrüasyonla ilişkilendirilen “tabu”, “kirli” ve” utanç” gibi birçok olumsuz söz olmuştur.
Menstrüasyon, bazı toplumlar tarafından utanılması gereken bir olgu olarak görülmeye başlamadan önce, antik kültürlerde yaygın olarak saygı gören ve hatta kutsal sayılan doğal bir döngüydü. Değişen toplumsal yapılar ile beraberinde gelen yeni kültürel normlar ve önyargılarla, menstrüasyon bazı toplumlarda bir tabuya dönüşmeye başladı.
Bugün seni, toplum olarak reglden neden utandığımızı (veya utanmamız gerektiği hissini dayatıldığımızı) biraz düşünmeye davet ediyoruz. Bu soru üzerinde düşünürken ise, antik kültürlerdeki örnekleri hatırlayalım diyoruz!
Kadın merkezli ve anaerkil toplumlar, Paleolitik Çağ'dan (yaklaşık 1.5-2 milyon yıl önce) MÖ 3000'e kadar oldukça parlak dönemlerini yaşıyorlardı. Sonra, insanlık tanrıçaya tapan kültürlerden, savaşçının egemen olduğu kültürlere geçtiğinde, birçok şey değişmeye başladı. Menstrüasyon, birçok toplum ve kabilede kutsal görülüp, saygı duyulan bir kavramken, yaşanan toplumsal değişimlerle menstrüasyona da bakış değişmeye başladı. Doğal biyolojik bir döngü, çekinilen ya da utanılan bir tabuya dönüşmeye başladı.
Amerika kıtasındaki eski kültürlerde, menstrüasyon döngüsünün, yeni veya dolunay ile bağlantılı olduğu için, ayın bu zamanının kutsal olduğu düşünülüyordu. Menstrüasyonun bilimsel açıklaması o zamanlar tam olarak keşfedilmemiş olsa da bu toplumlar, aylık döngünün bir çeşit yaşam gücünü temsil ettiğini düşünüyor ve onu, dönüşen bir kutsal enerji olarak görüyorlardı.
Bazı Kızılderili kabilelerinde menstrüasyon kutlanıyordu. Regl döneminde, kadının mavi mısır ekmeği yapması ve bu önemli olayı kutlamak için, yaptığı ekmeği tüm kabile ile paylaşması bekleniyordu.
Cherokee kabilesine göre adet kanı, dişil bir güç kaynağıydı ve düşmanları yok etme gücüne sahipti. Ayrıca bu dönemde, kadınların artan psişik yeteneklere sahip olduğuna inanılıyor ve hastaları iyileştirmesi bekleniyordu.
Antik Roma'da, regl döneminde bir kadının fırtınaları, kasırgaları ve şimşekleri korkutabilecek kadar güçlü olduğu düşünülüyordu. İnanışa göre bu dönemde kadın soyunur ve tarlalarda dolaşırsa, tırtıllar, solucanlar ve böcekler mısırın başaklarından düşer ve doğa güç kazanırdı. Afrika'da farklı kabilelerde ise adet kanı, hem arındırmak, hem de yok etmek için en güçlü büyülü takılarda kullanılıyordu.